7 Haziran 2009 Pazar

TAŞIN ÖYKÜSÜ


Genç bir Yönetici, yeni Jaguarı içinde kurulmuş, biraz da hızlıca, bir
mahalleden geçiyordu. Park etmiş arabaların arasından yola fırlayan
bir çocuk olabilir düşüncesiyle dikkatini daha çok yol kenarına
vermişti. Bir şeyin yola fırladığını görünce hemen fren yaptı ama
aracı durana kadar geçen mesafede yola çocuk fırlamadı. Bunun yerine,
yepyeni arabasının yan kapısına büyükçe bir taş çarptı. Adam hızlıca
frene yüklendi ve taşın fırlatıldığı boşluğa doğru geri geri gitti.
Sinirlenmiş olan genç adam arabasından fırladı ve taşı atan çocuğu
kaptığı gibi yakında park etmiş olan bir arabanın gövdesine
sıkıştırdı. Bunu yaparken de bağırıyordu : Sen ne yaptığını sanıyorsun
serseri? Bu yaptığın ne demek oluyor? O gördüğün yepyeni ve pahalı bir
araba ve attığın o taşın mahvettiği yeri düzelttirmek için kaportacıya
bir sürü para ödemek zorunda kalacağım. Neden yaptın bunu ?
"Küçük çocuk üzgün ve suçlu bir tavır içindeydi. "Lütfen, amca, lütfen
kızmayın. Ben çok üzgünüm ama başka ne yapabilirdim, bilemedim. Taşı
attım çünkü işaret etmeme rağmen diğer arabalar durmadı. Çocuk,
gözlerinden süzülen yaşları elinin tersiyle silerek park etmiş bir
aracın arkasına işaret etti. "abim orada. Yokuştan aşağı yuvarlandı ve
tekerlekli sandalyesinden düştü ve ben onu kaldıramıyorum."
Çocuğun şimdi hıçkırıklardan omuzları sarsılıyordu ve şaşkın adama
sordu : "Onu kaldırıp tekerlekli sandalyesine oturtmama yardım
edebilir misiniz? Sanırım abim yaralandı ve benim için çok ağır.
Ne diyeceğini bilemez halde, genç yönetici boğazındaki düğümden
yutkunarak kurtulmaya çalıştı. Yerde yatan sakat çocuğu kaldırıp
tekerlekli sandalyesine oturttu, cebinden temiz ve ütülü mendilini
çıkartıp, çeşitli yerlerinde oluşmuş ve kanayan yara ve sıyrıkları
dikkatlice silmeye çalıştı.
Bir şeyler söyleyemeyecek kadar duygulanmış olan genç adam, abisinin
tekerlekli sandalyesini iterek yavaş yavaş uzaklaşan çocuğun ardından
bakakaldı. Jaguar marka arabasına geri dönüşü yavaş yavaş oldu ve yol
ona çok uzun geldi.
Arabanın yan kapısında taşın bıraktığı iz çok derin ve net görülür
şekildeydi ama adam orayı hiçbir zaman tamir ettirmedi. Oradaki izi,
şu mesajı hiç unutmamak için sakladı :
Hiçbir zaman yaşamın içinden, seni durdurmak ve dikkatini çekmek için
birilerinin taş atmasına mecbur kalacağı kadar hızlı geçme.
Yaratıcı ruhumuza fısıldar ve kalbimizle konuşur. Bazen, onu dinlemek
için vaktimiz olmuyorsa, bize taş fırlatmak zorunda kalır.
Fısıltıyı dinle... veya taşı bekle.
Seçim senin.



2 yorum:

  1. harika,gönlünüze sağlık.
    hayat hızla akıp giderken,neleri ıskaladığımızın farkında değiliz maalesef.farkında olmak için,fark yaratanlarımız olmalı yanıbaşımızda.
    çok güzel.

    YanıtlaSil
  2. Fısıltıları duyabilsek, gözümüzü sırlara, gönlümüzü sevgilere ve sebeplere, nedenleri ve yargıları kendimize çevirseydik hesap sorup tartaklayacağımız hiç kimse kalmazdı yeryüzünde.Sevgilerimle.

    YanıtlaSil