12 Ocak 2010 Salı

GÜZEL GÜNLERE 2


Dünyanın içinde bulunduğu kaotik ortamda kendimizi nasıl dengede tutacağız ve değişim için neler yapmamız gerekiyor?
Farkındalık ve Bilgelikle davranmak öğütleniyor ilk başta. Peki ama nasıl Bilge olacağız? Şöyle tanımlıyorlar:
Küçük bir çocukla birlikte vapura bindiğimizi düşünelim. Küçük bir çocuk vapurda herşeye hayretle bakar, dalgalar, deniz, diğer vapurlar, binalar, kıyılar, simit atılan martılar herşey onu hayrete düşürür ve heyecanla o anı yaşar. Bu heyecanla anı yaşamak haline "Başlangıç Zihni" adı veriliyor. Bu hal "Bilgelik" hali. Biz onun yanında tüm bunları bilmenin rahatlıyla sakin sakin otururuz, işte bu da Bilgililik oluyor. "Tamam, ben onu biliyorum" dediğimiz anda Bilgelik erteleniyor. Çünkü Bilgelik akıl veya mantıkla ilgili öğrenilebilen bir şey değil. Aşık olmak gibi, yaşayarak öğrenilebilecek "Ben ol ki anla hali. Bilgelik ile ilgili bilgiler bizi Bilge yapmıyor ama bu bilgileri gizeme, içimize dalmak için kullandığımızda doğru yolda oluyoruz.
Ne yazık ki, günümüz kültürü sessizliği, dinginliği yaşatmıyor. Kendimizden biliyorum, sevgilim günlerdir içe dönüş çalışmaları yapmak için, biraz meditasyona dalmak için koltuğuna oturuyor ve 5 dakika sonra bir bakıyorum tv açılmış, ya da bilgisayarda müzik dinliyor. Zaten zihinlerimiz arap saçı gibi daha doldurmanın ne anlamı var? Ama bu ciddi bir disiplin işi ve pek çoğumuzu zorluyor. Oysa üç boyutta yaşarken, ışık bedenlerimiz için en büyük beslenme sessizlikte oluyor. Bu sessizlik dış mekandaki sessiz ortam değil, içimizdeki dingin, sessiz, huzur alanı en büyük zenginliğimiz ve en büyük güç alanımız.
İçe dalış, içi algılayış Bilgelik yolunun olmazsa olmazıdır. Nasıl ki yüzmeyi denize dalmadan öğrenemiyoruz, Bilgeliği de içe dalmadan yaşayamayız. Bilgelik; içe dalışlarla başlar, içteki huzur noktasından mucizeler gerçekleştirme noktasına kadar gider.
"İnsan dışa doğar,
İçe gelişir."
Bunu sağlamak için meditasyon yapmalıyız. Meditasyonlar:
* Zihne hakimiyeti kolaylaştırır, zihnin vıdı vıdısını susturur.
* İçte bulunan sevinç, huzur ve mutluluğun dış yaşama yansıtılmasını sağlar.
* İçteki Tanrısallığı yaşayıp, dışarıda mucizeler gerçekleştirmeyi sağlar.
Sevgili egolarımız yalnızlığı ve sakinliği pek istemediği için, insan arar, duygu arar. Ama zaman zaman tek başımıza kalmalı ve içe dalış meditasyonları yapmalıyız. Bu meditasyonlar, giderek mutluluk arttırıcı bir hobi haline gelecektir.
Aslında meditasyon yapılmaz, o da bir haldir çünkü hissedilir. Kendinden hoşnut olma halidir, hiçbir şey yapmama halidir, hiçbir şey yapmadığın halde mutlu olma halidir, sessizlikte var olma halidir, zihnin gürültüsünü durdurma halidir. Zamanla öyle büyük coşku duyuyor ki insanlar, sürekli bu halde kalmak istiyorlar.
En kolay başlangıç nefese odaklanarak yapılan, çünkü odaklandığınız nefesi alıp verirken zihin oyunları geride kalıyor.
Dünyanın maruz kaldığı değişim- dönüşüm enerjileri çok güçlü, ve üzerimizde çok büyük bir basınç oluşturuyor. Dışarıda olduğumuzda akan negatif enerji alanlarında bulunabiliyoruz, bazen bu alanları kendimdiz de yaratabiliyoruz. Olumsuz tavır, negatif söz bizden de kaynaklanabiliyor ve bizden çıkan bize katlanarak dönüyor. Bu nedenle ortamda negatiflik, sıkıntı duygusu hissettiğimiz ortamlardan mümkünse hemen çıkmalı, çıkamıyorsak, bildiğimiz yöntemlerle kendimiz korumalıyız. (Ben evden çıkarken, beyaz ışıkla sarıyorum tüm bedenimi ve bilgisayar programlar gibi programlıyorum onu. Çoğunlukla başaramıyorum ama başardığımda, ki bu oran 1/10, herşey muhteşem oluyor, her işim rast gidiyor ve herşey denk geliyor.)

Kendini negatif, düşük enerjili, sıkıntılı hissetmek, ortamdan, mekandan, insandan kaynaklanabilir. Müzik, filmler, tv, haberler negatif enerji alanı yaratabilir. Bilgelik, negatif, düşük enerji alanları fark etmemizi sağlar. Fark ettiğimizde de bize vereceği zararı engelleyebiliriz.
Bitkiler ve hayvanlar üzerinde yapılan klinik deneylerde sevgi ve pozitif enerji verilen deneklerin bağışıklık güçlerinin arttığı, daha sağlıklı ve verimli oldukları gözlenmiştir. Bağışıklık sistemi güçlü canlılar, etraflarında hastalık olduğunda hastalanmazlar ve felaketler onları bulmaz. Farkında olduğumuz zaman yaşam daha kolaylaşır, rahatlar, hafifler.

"Siz O'nu arayın,
geri kalan herşey size verlecektir."
Hz. İSA

"Beden dalında bir mücevher var,
O mücevherin madenini ara
Amma dışarda değil,
Kendinde ara."
MEVLANA

Biz yolumuzdaysak, hizalanmışsak, müsibetler bizden uzaklaşır, felaketler bize uğramaz. Sistem bizi bunlarla sınamaz, çünkü biz zaten yolumuzdayızdır.
* Frekansları yüksek tutacağız.
* Pozitif şeyleri hayatımıza sokacağız.
* Sarfedilen sözler, niyetler, istekler çift taraflı çalışır. Dikkat etmeliyiz.


Ayrıca 15 ocak Güneş tutulması önemli bir fırsat.Hayatımızdan çıkmasını istediğimiz incenmeler, kırılmalar, öfkeler, kıskançlıkları salıvermek için, bağışlamalar,tövbeler için oturup sakin kalmalı ve kendi üzerimizde çalışmalıyız. Dua edelim, tövbe edelim, affedelim. Hayatımıza almak istediğimiz güzellikler için niyetler tutup, kabuller yapalım. Yarın bir sevgi ağı oluşturalım. Bir sinerji yaratalım. Evren için, samanyolu için, dünyamız için, sevdiklerimiz ve kendimiz için en yüce hayrımıza hayatlarımıza bolluk, bereket, sağlık, mutluluk, sevinç, huzur, AŞK dolsun. O DOLSUN.

AMİN.

11 Ocak 2010 Pazartesi

GÜZEL GÜNLERE 1


Doksanlı yılların başlarında okuduğum bazı kitaplarda, ikibinli yıllarda dünyada neler olacağı, dünyanın ve bizim nasıl değişimlerden geçeceğimiz gibi konular vardı. Bunları okurken hepsi bana kurmaca gibi geliyordu. Ama şimdi içinde yaşadığımız dünyaya, içinde yaşadığımız ülkeye, bireyi olduğumuz topluma bakınca okuduklarımın gerçekleştiğini görüyorum. Sanki bizim çağ dünyanın sonunu görmek için burada olmayı seçmiş. Dünya ekonomik, sosyal, siyasal bir çalkantının içinde ve heryerde kaos var. Çıkarlar için yapılan savaşlar, çıkarlar için yapılan kavgalar, cinayetler, hırslar, öfke , ihanet, vefasızlık, kızgınlık sarmış heryeri dört bir taraftan. Ve dağdan yuvarlanan bir çığın giderek büyümesi, yuvarlandıkça ve büyüdükçe önüne çıkan her şeyi silip süpürmesi gibi muazzam bir çöküş, bir yokoluş dönemi geçiriyoruz. İnsani vasıfları fazla olan insanlar, yüreği sevgi dolu, vicdanı olan ve şefkatli insanlar bir şeyler yapmak için çırpınıyor, acı çekiyor, depresyona giriyorlar.
Peki neler oluyor? Bizler ne yapmalıyız? Bu büyüyen çığın altına kalmamak, ezilmemek için nasıl önlemler almalı, yüreklerimizi bu acılardan nasıl korumalıyız?
Şimdi aklımda kaldığınca, dilimin döndüğünce bildiklerimi paylaşmak için bunca aradan sonra yazmaya karar verdim.
Sevgili mavi planetimiz, güzel dünyamız bir geçişe doğru yol alıyor. Bu geçiş için de hazırlanıyor. Bizler de geçiş için hazırlanmaktayız. Bedensel ve ruhsal olarak hazırlanmaktayız.
İçinde olduğumuz dönem tüm kutsal kitapların Mahşer, kıyamet, diye adlandırdıkları dönem. Bu kaos, bu karmaşa, ve duygusal çalkalanmalar o yüzden. Bu dönemde dengede kalmak, dramalara kapılmamak, kaos ortamlarından kendimizi uzak tutmak zorundayız. Nasıl olacak peki???
Öncelikle bilinçli olmalı, psikolojik olarak ve ruhsal olarak kendimizi hazırlamalıyız. Bu dönemde etrafımızdaki insanlara yardım etmek pek mümkün olamayacak, çünkü en yakınımızdaki insanların bile realitesini değiştirmek mümkün değil. Yardım almak ancak değişmeyi istemekle mümkün, değişmeyi istemeyen , imkansızlıklara, trajedilere ve drama kendini kaptırmış insanları zorla değiştiremiyoruz ne yazık ki.
Tüm bu kaosun içinde eski olan ne varsa çökecek, eski realiteler, eski yöntemler, eski sistemler eski olan herşey değişmek için, dönüşmek için çökecek. Ama farkında olanlar ve farkındalığı artanlar ilahi sistemden destekler görecekler.
Bu dönemde hizmet, sevgi, beraberlik, BİZ bilincinde olmak ve o bilinçte kalabilmek çok önemli. Çünkü ihtiyacımız olan en önemli şey" BİRLİK BİLİNCİ", "BİRLİK ENERJİSİ", "SİNERJİ"
Dünyada kendimize en yakın olarak gördüğümüz ailemiz, akrabalarımız, arkadaşlarımız bile bizimle aynı ruh ailesinden olmayabilir.Ruh ailemiz yakın realitede, yakın frekansta olduğumuz insanlardan oluşur. O nedenle en yakınımızdaki insanla aynı dili paylaşamazken bazen yeni tanıdığımız birisi kırk yıllık dostumuz gibi yakınımız oluverir. Çükü ruh ailelerinin birleşme zamanındayız.
Bu dönemde zaman enerjileri çok hızlandı, geçmişte 24 saatte pek çok şeye yeterken, şimdi tek bir şey yapmaya zaman yetmiyor. Geçmişte birkaç ayda bir önemli birşey yaşanırken, şimdi neredeyse hergün önemli şeyler yaşanıyor. Enerjiler, zaman hızla değişirken bizlerde eski ben'den yeni ben'e geçiyoruz. Eğitimler, eğilimler, eski kalıpları bırakıcak, değişeceğiz.
* Öncelikle zaman ve enerjilerimizi alan, negatife götüren, frekansımızı düşüren insanlara ve olaylara hoşgörülü olmayı bırakmak zorundayız. En azından uzaklaşmalıyız.
* Hayatımızı sadeleştirmek zorundayız. Fazlalıklarımızı ayıklayıp dağıtacağız. Sanki iki yıllık
ömrümüz kalmış gibi hayatımızdaki fazlalıkları vereceğiz, sadeleşeceğiz.
* Gönlümüzü coşturan,frekansımızı yükselten, bizi mutlu eden şeyleri yapmalıyız.
* Yavaşlamalıyız. Sakin ve yavaş, koşuşturmadan yaşamalıyız. İhtiyaç duydukça dinlenmeli,
bol bol uyumalıyız. Çünkü vücutlar, kimyamız değişmekte.
* TV'de, gazetelerde haberleri okumayı bırakmalıyız. Mutsuz eden film, dizi, program
izlememeliyiz.
* Bol bol sıvı almalıyız. SU orucu yapmalı, bitki çayları ve doğal kaynak suları içmeliyiz. Sindirim
sistemini çok zorlamamalı, dinlendirmeliyiz.
* Diyafram nefesi almalı, nefes egzersizleri yapmalıyız. Çünlü doğru nefes, yaşam enerjimizi arttırır.
-
konu çok önemli oldğu için devam edeceğim efendim.